28 Temmuz 2015 Salı

Mr. Darcy'yi Ararken


Yaşımız kemale erdiğinde (biz öyle sandığımızda!), yıllarca duyduğumuz peri masallarına kızmaya başlarız; "Beyaz Atlı Prens yok! Kandırıldık" diye. Ben Beyaz Atlı Prens'imi aramadım hiç, daha beterini yaptım; Mr. Darcy'yi aradım! Aaahh Jane Austen ne hain bir kadınsın sen. Kendin bulup kavuşamadığın Darcy'ni (Thomas Langlois Lefroy) bizim hayallerimizin bir parçası yapmanın ne alemi vardı? Bizzat sen mutlu olamamışken biz nasıl olacağız? Sevdiğin adam başka bir kadınla evlenip kızına senin adını vermiş. Daha büyük bir kalp yarası olabilir mi bu hayatta? Peri masallarıyla dalga geçen bir kadının, içten içe Darcy'yi beklemesi ne kadar acıklı...Ama elde değil, mantık duyguların hep gerisinde kalıyor ve hep onu arıyor bu kadın. Bulamıyor! Bulamayınca aynı Elizabeth Bennet gibi yalnızlığından besleniyor. Peki ben Darcy'yi ararken Lizzy'si olduğum bir adam var mı bu dünyada? Varsa nerede? Ya da her hikayenin sonunda Mr. Darcy ve Lizzy'nin kavuşması mı gerek? İstenilen bu elbette ama ya gerçek dünyada? İşte o kocaman bir soru işareti...



Gözde




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder